Nötron bombası nedir?
Nükleer silahlar dünyanın en korkutucu güçleridir. Bunlardan en çok bilineni atom ve hidrojen bombasıdır. Ancak bir de nötron bombası var ki atom bombası ve hidrojen bombası yanında basit bir roket gibi kalır.
ABD, 1950 yılında yeni geliştirdiği hidrojen bombasıyla bazı testler gerçekleştirdi. Bu testler sonucunda görüldü ki, hidrojen bombasının fiziksel yıkım gücü atom bombasından kat be kat fazlaydı. Hidrojen bombasının asıl gücünü ortaya çıkarmak için öncesinde atom bombasıyla çok yüksek derecede ısı oluşturmak gerekiyordu. Testlerin sonunda hidrojen bombasından çok daha acımasız bir silah ortaya çıktı. Elde edilen sonuç nötron aktivitesinin akıl almaz gücü ve yetenekleriydi.

İlginçtir ki; nötron bombası atom bombası ve hidrojen bombasından daha az patlama gücüne sahip. Nötron bombası binalara da zarar vermez, hatta gözlüğünüzün camının çatlamaması bile mümkün. Ancak sonuçları onlara göre çok daha korkunç. Nötron bombası patladıktan sonra yayılan nötronlar, tüm canlılar ve binalar üstünde aktif hale gelir. Nötronlar çarptıkları cisimleri gama ışınları saçar hale getirir ve böylece cisimler birer bomba halini alarak gama ışınları saçmaya başlarlar. Böylece bombanın yayılma etkisi daha çok olur milyonlarca insanın ölmesine sebep olur.
KORKUNÇ ACILAR İÇİNDE ÖLÜM GERÇEKLEŞİR
Nötronlar, temas ettikleri nesneleri gama ışını saçar konuma getirir ve bu da o kişiler veya nesneler ile temas eden kişilerin yakın zamanda korkunç acılar içinde öleceği anlamına gelir. Nötron bombası, fizyon ilkesi ile çalışan atom bombasının aksine füzyon mimarisi güder. Patlamaya 700 metreye yakın mesafedeki insanlar bedensel ve düşünsel aktivitelerini anında yitirip ve en geç iki gün içinde hayatını kaybeder. 900 metre yakındaki insanlar 2-6 gün içinde ışınların etkisiyle ölür.
1200 metredeki insanlar önce zehirlenme belirtileri gösterir ve 2-3 hafta içinde hayatını yitirir. 1400 metre mesafedeki insanların belli bir kısmı ışıma hastalığı sonucunda ölür, kalanlar ise kanser gibi rahatsızlıklarla karşılaşır. 2000 metre uzaktaki kişilerin genlerinde mutasyon gerçekleşir ve bu ömür boyu sürebilir.
Yer altı nükleer testlerinin depremleri tetikleyebilir mi?
Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından büyük bir felaket yaşandı. Depremin peş peşe iki şiddet olarak patlak vermesi bilim insanlarını bile şaşkına çevirdi.
Depremin yapay bir deprem olduğunu ve birileri tarafından tetiklendiği şeklinde iddialar gündemden düşmek bilmiyor.
Kuyu bombası ile bunu yapmış olabilir. İkinci deprem bir nötron bombası ile tetiklenmesi muhtemel duruyor
Zeytinlikler ikiye ayrılmış. Çıkan enerjinin bu denli çok büyük olması bir nötron bombası ile tetiklendiğini düşünüyorum.
Zaten ikinci depremde bir patlama sesi duyulduğu söyleniyor. Rusya’daki bazı uzmanlar da depremin doğal olmadığını ve nükleer tesisler aracılığıyla yapıldığını düşünüyor. Bunlar hiç tesadüf değil. Tüm bu husuları görmeyecek miyiz?
Uzmanlar böyle bir deprem karşısında zeytinliğin ortadan yarılmayacağını söylüyor. Malatya’da deprem kuyularının daha yeni betonla kapatıldığına dair görüntüler tesadüf değil.
Depreme kadar yaşanan sürecin yan yana gelmesi sonrası bence, bir bomba ile patlamaya hazır fay tetiklendi. Biz planlı bir saldırı ile karşı karşıyayız. Bundan sonra yapılacak olan olay psikolojik savaşın ardından sıcak çatışmadır.

Yer altı nükleer testleri nasıl yapılır
Yer altı nükleer test süreci oldukça basittir. Genellikle 1-3 metre genişliğinde ve 1 kilometre derinliğinde büyük bir çukur doğrudan zemine kazılır.
Nükleer silah bu deliğe indirilir ve ardından radyasyonu emebilen ve atmosfere girmesini önleyebilen çakıl katmanları ile doldurulur.
Ayrıca, patlamanın patlayıcı gücünü kaydedebilen bir dizi kurşun kaplı duyusal ekipman da bölgeye yerleştirilir.
Hem yakın popülasyonlar hem de çevre için en güvenli test yöntemi olarak kabul edilmesine rağmen, bu mükemmel bir sistem değildir.
Yalnızca Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan 100’den fazla yer altı nükleer testi vakasında, radyasyon atmosfere kaçtı.
Yer altındaki testler depremleri tetikler mi
Son yıllardaki tartışma, tüm dünyada deprem sıklığındaki önemli artış nedeniyle ortaya çıktı ve birçok kişinin, bu büyük yer altı patlamalarının tektonik levha yapısını ve davranışını etkilediğini düşünmesine yol açtı.
Komplo teorisyenleri, bilim insanları, hükümet liderleri ve diğer vatandaşlar yıllardır bu fikri destekledil ve yaydı, ancak bu kesinlikle doğru değil.
İnsan yapımı nükleer bombalardan ilham alan depremler fikri korkutucu bir olasılık, ancak Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırması’na göre bu endişe kaynağı olmamalı.
İnsanların anlayamadığı şey, Dünya’nın tektonik plakalarının büyüklüğü ve gücüdür. Bu plakalar tarafından günlük olarak ele alınabilecek gerilim miktarı çok fazladır.
Örneğin, 40 kilotonluk bir bomba, gezegenin gelgitlerinin günlük hareketinin tektonik plakalarda neden olduğu gerilimden 100 kat daha az enerji açığa çıkarır.
Esasen, gezegendeki gelgit hareketi günlük olarak depremlere neden olmuyorsa, o zaman yer altındaki birkaç nükleer patlama tektonik plakaları yeniden düzenlemek için yeterli olmayacaktır.
Nükleer testleri binlerce kilometre uzaktaki depremlerle ilişkilendirme girişimleri bu nedenle yanıltıcıdır ve gerçeğe dayanmamaktadır.
Alaska’daki Aleut Adaları yakınlarında 1971’de yapılan bir yer altı nükleer testi, Amerika Birleşik Devletleri tarafından patlatılan 5 megatonluk bir hidrojen bombasını içeriyordu ve Richter ölçeğine göre yaklaşık 6.9 büyüklüğündeydi.
Bu, tarihteki en büyük yer altı patlamasıydı ve Aleut Adaları’nın sismik olarak aktif bölgesinde patlatılmasına rağmen, yakındaki tektonik plakalarda daha sonra sismik aktivite meydana gelmedi.

İnsanların depremlere etkisi
İnsanların yaptığı nükler testler, depremlere neden olmasa da bazı durumlarda insanlar depremleri tetikleyebiliyor.
Örneğin barajlar oluşturmak, tektonik bir plakanın belirli bir alanındaki ağırlığını değiştirebilir.
Örneğin, ABD’deki Hoover Barajı oluşturulduğunda, o bölge sismik olarak aktif olmamasına rağmen bölgede yüzlerce küçük deprem tespit edildi.
Bazı araştırmacılar, insanların neden olduğu depremlerin üçte birinin, özellikle sismik olarak aktif bölgelerde rezervuar ve baraj kurma çabalarından kaynaklandığına inanıyor.
Bir dağın merkezinden binlerce ton kömür çıkarmak, tektonik bir plaka üzerindeki stres yükünü önemli ölçüde değiştirebilir ve bu da tamamen insan faaliyetlerinden kaynaklanan küçük sismik depremlerle sonuçlanabilir.